Broke Kennedy 5. Sınıf Hufflepuff
Mesaj Sayısı : 161 Lakap : Bry, Kayıt tarihi : 05/09/09
Rp Puanı Rp Puanı: (94/100)
| Konu: Broke Kennedy C.tesi Eyl. 05, 2009 11:35 pm | |
| “Anne sizin soyunuzun adalet, dünya barışı anlayışı bu mu?” diye bir hışımla mutfağa giren Broke annesinin bir anda irkilmesine neden olmuştu. Broke elinde taşıdığı laptopı sert bir şekilde siyah ve parıltılı tezgahlarına sert bir şekilde koydu. Neye uğradığını bilemeyen annesi şaşkın bir şekilde onu izliyor bir yandan da ıslak ellerini bir havlu yardımıyla kuruluyordu. Broke sinirli bir şekilde laptopta bir dosya açıyordu, hareketleri çok sinirlenmiş olduğunun açık bir kanıtıydı. “Nasıl bir insanlıktır bu, devamlı dostluktan bahseden Mugglelar nerede bunlar olurken. Tanrı biliyor ya bazen ölüm yiyenlere hak vermiyor değilim, kimisi gerçekten hak ediyor işkenceyi. Bir ödül uğruna nasıl olurda küçücük saf bir çocuğun böylesine katline göz yumar. Bir de gazeteci olup insanlara gerçeği gösterip örnek olacak. Hıhh.. Ne gerçeği resme kendi egolarının peşinden koşturan bir ucube.” diye bağırıyordu. Sesi büyük ve ferah mutfakta yankılanıyordu. Aradığını bulduktan sonra ekranı yanında ilgiyle onu süzen annesine doğru çevirip eliyle göstererek “İzle de gör. İki bin yedi en iyi kısa film ödülünü aldı..” dedi ve gidip dolaptan kendine içecek alarak annesinin karşına bir sandalye çekip oturdu. Tepkilerini inceliyordu. Annesinin dudağının kenarı kınar bir şekilde bükülüyor, gözleri nefretle bakmaya başlıyordu. Broke ise haklı olduğunun ona verdiği şevk ve videodaki gazeteci kadına duyduğu nefreti yüzündeki bilmiş ve sinirli ifadeyle gayet açık bir şekilde gösteriyordu. Annesi izlemeyi bitirdikten sonra sert bir şekilde laptopın kapağını kapadı ve “Bu yapılan iğrenç, haklısın ama tatlım sonuçta yaşadığımız dünyada milyarlarca insan var. Hepsini aynı kefeye nasıl koyabiliriz? Her insanın içindeki kötülüğü yok etmek mümkün olsaydı dünyaya göre azınlıkta olan ölüm yiyenlerinkini yok ederdik öyle değil mi? Mugglelar arasında da tıpkı onlar gibi insan öldürmekten zevk alan cani insanlar var. Her yerde var onlar. Tepkin doğru ama herkesi yargılayıp her yere huzur götüremezsin.” dedi. Sert bir şekilde başlayan konuşması yumuşak ve sakin çıkıyordu. Broke sinirle tekrar söze başlayarak “İyi ama..” diye konuşacaktı ki annesi lafını keserek “Tatlım bu konuda yapabileceğin pek bir şey yok, herkesin içindeki karanlığı yok edemezsin. Sen kendi içindeki aydınlığı güçlü tutmaya çalış, şimdilik bu yeter sanırım.” dedi ve gülümsedi. “Bu arada sen okul ödevlerini tamamladın mı? Baban bilgisayarla bu kadar içli dışlı olmana biraz bozuluyor gibi, o yüzden bu bende kalsa iyi olur.” dedi otoriter bir ses tonuyla. Kapağını kapadığı laptopı alıp beyaz dolaplardan birinin yanına giderek içine güzelce yerleştirdi. Broke annesinin bu tavrı karşısında yüzünü asarak “Ne yapayım, ödevlerim bitti, evde sihir yapmam yasak. Ben de onunla vakit geçiriyorum, her ne kadar cani olsalar da muggleların kafası iyi çalışıyor doğrusu. Bilgisayar, internet, televizyon, dvd player, film… Kendilerini eğlendirmeyi iyi biliyorlar. Bu arada teyzemden mail vardı. Bayağı sinirlenmiş hayır cevabını görünce, bence bir gönlünü alsan iyi olur. Yine bu arada bana diyorsun ama hala mutfakta uğraşırken Muggle tekniklerini kullanıyorsun.” dedi ve alttan alttan güldü. Elindeki içecekten bir yudum daha alarak annesinin yemek yapışını izliyordu. Annesi gülümseyerek “Ben böyle öğrendim, böyle yapıyorum. Yemeklerimden şikayetçi misin ki? Ayrıca bunun sihirle bir ilgisi yok tatlım, benim için yemek yapmak büyük bir eğlence. Dolaptan bir tane havuç verir misin?” dedi. Bir yandan tahta bir kaşıkla yemeği karıştırırken dir yandan da diğer bir tencereye su döküyordu. Broke onu duyar duymaz isteksizce yerinden kalktı ve dolaba yöneldi, tam kapağını açmıştı ki içeriden posta deliğinin kapanma sesi geldi. Broke sevinçle yerinden hoplayarak “Sonunda, dedemlere gidiyorum..” dedi ve koşarak mutfaktan çıkıp holün sonuna koşarak yerdeki kağıtları aldı.
Üç tane mektup vardı ve içlerinden sadece biri kendi adınaydı ki o da beklediği mektup değildi. Yüzünde oluşan hayal kırıklığıyla tekrar mutfağa annesinin yanına dönüp “Bir sana bir de babama mektup var ve bir de bana Hogwarts tan.” dedi ve hepsini annesine uzattı. Annesi kendi adına gelen mektubu hemen açarak ağır ağır okumaya başladı. Bu sırada kızının biraz önce oturduğu yerin karşısına bir sandalye çekti ve oturdu. Gözleri mektupta ağır ağır bir sağa bir sola geçiyordu. Ama kısa süre sonra bu hareket hızlanmış ve gözlerinde bir şok ifadesi oluşarak açılmıştı. Mektubu bitirdikten sonra bir süre öylece donakalmıştı, gözlerinde de artık şok ifadesi yerine donuk bir bakış vardı. Dalıp gitmiş gibi gözüküyordu. Mektupta ne yazdığını merak eden Broke mektubu sertçe annesinin elinden çekmeye çalışmış ama tam o sırada annesi dalgın halinden kurtularak mektubu elinden çekip hızla katlayarak zarfının içine geri koymuştu. Broke’ a hiçbir şey demeden kalkmış mutfaktan çıkıp merdivenlere doğru yürüyerek ondan uzaklaşmıştı. Ne olduğunu anlayamayan ve annesinin bu hareketi karşısın bozulan Broke öylece ayakta kalakalmıştı. Uzaktan annesinin merdivenleri çıktığını belirten ayak sesleri gelince hareketlenerek o da onun arkasından koşarak hole çıkıp merdivenleri tırmanmaya başladı. “Anne ne oluyor, ne yazıyor orada?” diye arkasından bağırsa da hiçbir cevap alamıyordu. Biraz ileride annesinin yatak odasına girdiğini görüp koşarak Broke da arkasından odaya daldı. Annesi yatağın altından küçük mühürlü bir kutu çıkarmıştı. Asasını cebinden çıkararak mührü açtı ve zarfı içine koyup eski püskü tahta kutuyu tekrar yatağın altına, yerine itti. Hızla yerinden kalkıp gardropa yönelerek içeriden cüppesini alarak üstüne geçirdi. O sırada şaşkın halde onu izleye Broke’ u fark ederek “Çabuk sandığını toparla, dedenlere gidiyorsun. Soru sorma, sadece dediğimi yap.” dedi ona karşı çıkmaya hazırlanan Broke’a sert bir şekilde çıkışarak. Ne olduğunu anlamayan Broke bozguna uğramış bir şekilde odadan çıkıp sert bir şekilde kapıyı kapatarak oradan uzaklaşmıştı. Odasına gidip hiçbir özen göstermeden bulduğu bütün eşyaları sandığının içine fırlatarak sinirlerini yatıştırmaya çalışıyordu. Bütün her şeyi doldurunca sandığın kapanı biraz zorlanarak kapadı ve onu da ardında sürükleyerek odadan çıktı. Annesi kapıda onu bekliyordu. Yüzü solgun bakışları boş görünüyordu. “Ne oldu, bana niye söylemiyorsun? Sen nereye gidiyorsun? O mektup kimden geldi?” diye durmaksızın sorularını sıralayan Broke’ a aldırış etmeden merdivenlerden hızla inmeye koyuldu. Mutfağa giderek dipte bulunan şöminenin önünde durdu. Asasını bir hışımla cebinden çekip şömineye doğrultarak bir anda içeride alevlerin oluşmasına neden olmuştu. Yerde duran içi kuma benzer uçuç tozuyla dolu saksıya benzer seramik kaseyi alarak Broke’a doğru uzattı. Broke bir süre öylece durarak pis pis annesinin yüzüne baktı ve sonra bir avuç toz olarak alevin içine attı. Şiddetle çıtırdayan alevler bir anda yeşile dönerek sakin bir şekilde dalgalanmaya başladı. Broke annesinin yüzüne bakmadan yeşil alevlerin içine kendini atarak o buz gibi soğuk suya girme hissi uyandıran ferahlığın içinde “Çatlak Kazan” diye bağırdı. Sesi net ve gayet duyulur bir şekildeydi. Birden etrafı dönmeye başladı ve aşağı doğru çekiliyor gibiydi. Gözlerini açık tutamayacağını bildiği için kapamıştı ama doğru yerde durabilmek için gözlerini açtı. Gözünün önünden bir çok şömine geçip gidiyordu. Kısa bir anlığına içerideki insanları görebiliyordu. Annesine sinirlenerek dedesine gitmek yerine Çatlak Kazan’a gelmeye kara verdi, çünkü bu kararı annesini de sinirlendirecekti. Artık gelmiş olmalıydı, durmayı isteyince bir anda kendini Çatlak Kazanın küllerle dolu ızgarasında yerde buldu. Her tarafı kül içerisinde kalmıştı, buna yüzü de dahildi. Ağzına giren külleri üfleyerek dışarı çıkarmaya çalışırken bir yandan toparlanarak yerden kalkmaya çalışıyordu. Hancı çoktan dibinde bitmiş onun debelenişini alttan alttan gülerek izliyordu. Sonunda ayağa kalkmayı başaran Broke Üstündeki külleri silkeleyerek ızgaradan çıkıp yere adımını attı. Hancı “Hoş geldiniz Bayan Kennedy, sizi burada görmek büyük şeref. Biraz önce sandığınızda geldi, hemen bir odaya çıkardık efendim. İsterseniz size odanızı gösterim.” diyerek merdivenleri gösterdi. Broke sadece başını evet anlamında sallayarak merdivenlere doğru yönelip önden çıkmaya başladı. Odanın kapısına gelince Hancı “Burası efendim, umarım beğenirsiniz.” diyerek kapıyı açıp Broke’u içeri davet etti. Oda güzeldi, temiz ve yeterli derecede eşya vardı ve yanda bir duş vardı ki bu Broke için harikaydı. “Evet, güzel. Teşekkür ederim, mümkünse pek rahatsız edilmeyeyim.” dedi ve köşede duran sandığının yanına gidip açtı. O sırada hancının çıktığını belirten kapı sesi duyulmuştu. Broke hemen Sandığından temiz bir şeyler bularak tıka basa dolu sandığını güçbela kapatıp hemen duşa girdi. Duştayken bile kafasında beynini tırmalayan düşünceler onu rahat bırakmıyordu.
Bir anca duştan çıkıp üstünü giyinen Broke kafasını dağıtmak için bara inerek kendine güzel bir yemek söyledi. Artık akşam olmuş karnı hayli acıkmıştı. Hava tamamen kararmadan bir Diagon Yolu’ na uğramak istiyordu. O yüzden hemen yemeğini bitirmeye çalışıyordu. O sırada ileride bir büyücü okuduğu gazeteyi kederle katlayarak masaya bıraktı ve Hancıya dönerek “Yine bir çatışma çıkmış, ağır yaralılar var..” dedi, sesi de yüzü gibi kederli gözüküyordu ve bu Broke’ un gözünde kaçmamış lokmasının boğazında kalmasına neden olmuştu. Öksürerek boğulmaktan kurtulan Broke ne olduğunu merak ederek ayağa kalkıp yavaşça adama yaklaşarak “Gazetenize bakabilir miyim efendim?” diye kibar bir sesle sorusunu yöneltmişti. Adamın başıyla onaylaması doğrultusunda barın üstünde duran Akşam Posta’ sını alarak yerine gidip alelacele gazeteyi açmıştı. Ne zaman bir çatışma olduğunu duysa kalbi ağzına gelirdi, babası bir seherbazdı ve şu sıra devamlı baskınlar yapıyorlardı. O yüzden Broke korkuyla gazeteyi açıp okumaya başladı. Birinci sayfada kocaman bir başlık onu büyük bir acıyla bekliyordu. “Ölüm Yiyenler Yine İş Başında” , bir anda başlık değişmiş ve “Seherbazlarda Ağır Yaralılar” korktuğu şey buydu işte. İyice endişelenerek haberi okumaya başladı. Haberin sonunda korktuğu şey başına gelmişti.
“ Yaralanan ve Kaybolan Seherbazların Listesi;
Gerry Kennedy
Noah Wilson,
John Kare,
Lily Cambritch.”
Listenin başındaki ismi görünce Broke küçük bir hıçkırığa benzer bir ses çıkardı. Öylece kalakalmış sadece bir anda karşılaştığı bu acı gerçeği hazmetmeye çalışıyordu. Gözünde yavaşça akan gözyaşlarına engel olmadan öylece oturuyordu. O an ağzından çıkabilen tek kelime fısıltı halinde söylediği “Baba…” olmuştu. | |
|
Wentworth D. Bullock Müdür Yardımcısı | KSKS Profesörü | Ravenclaw Bina Sorumlusu
Mesaj Sayısı : 1368 Lakap : Went Kayıt tarihi : 01/08/09
Rp Puanı Rp Puanı: (62/62)
| Konu: Geri: Broke Kennedy C.tesi Eyl. 05, 2009 11:51 pm | |
| Uzunluk: 20/20 Betimleme: 35/35 Renk Uyumu: 15/15 İmla: 10/15 (yabancı kelimeler yerine Türkçe'sini kullansanız daha hoş olur misal; laptop yerine, dizüstü bilgisayar) Noktalama: 14/15
Toplam: 94 Puan Tebrikler, başarılarınızın devamını dilerim. | |
|