Ad Soyad:Nicholas Wayne
Rp Yaşı:32
Örnek Rp:
Babasının ölümünün üzerinden tam yedi yıl geçmişti. Yerlerinin ihbar edildiğinden habersiz, artık etkisini yitirmiş olan Fidelius Büyüsü’nün altındaki evlerinde, şöminenin yanıbaşında, babasının masallarıyla uyuklamasının ardından geçen yedi yıl. İntikam için yemin ettiği, özlemin yaktığı ruhunun biçare yakarışlarıyla kavrulduğu yedi uzun yıl. Çektiği ızdırabın izleri, her geçen saniye yüreğine bir çentik misali kazınmıştı. Yedi yıl boyunca, babasının ölümüne sebep olan ihanetin açtığı yaralar, ve daha fazla yaralanmamak için nasır tutan yüreği artık huzura kavuşacaktı. Karanlığın içindeki ormanda, düşüncelerini bir kenara itip ilerledi. Yaprakları dökülmüş seyrekçe ağaçların hırıltıları kulağını okşarken, üzerine bastığı yaprakların çıtırtıları bir ateş misali ciğerini doldururken, soğuk bir sonbahar akşamı kafasını kaldırdı ve usulca gülümsedi.
“Yüreğimin derinlikleri misali zifiri karanlık, bulutların arasında kendini gizlemeye çalışan dolunay ve…”
Ciğerlerini yakan soğuk havayı derince içine çekerek ekledi: ”Sessizlik”. O akşam, her zaman olduğundan daha huzurluydu Nick. Dolunaya kilitlenen bakışlarının arkasındaki düşünceler ve bu zamana kadar mutluluk umudunu yıpratan anılar. Hayatı bundan ibaretti. Ama o akşam, değişim için, mutluluk için ikinci şansı olmasını sağlayacaktı; Babasının intikamını alacaktı. Yedi yıldır güttüğü intikam hırsı, nasır tutmak üzere olan yüreğindeki öldürme arzusunun nedeni ve çektiği acıların kefareti:
“İntikam.”
Siyah cübbesinin cebindeki asasını çıkardı. “Lumos” diye fısıldayarak asasını ışıldattı. Bir saniyeliğine bile olsa titremeyen elindeki asasını okşarcasına kaldırdı. Karanlıkta zar zor belli olan bir mağaranın girişine yöneldi. Mağara eğilmeden yürümesini güçleştirmeyecek kadar yüksek ve yanmakta olan ciğerlerinin –soğuktan mı yoksa tutkudan mı bilinmez- nefes almasını zorlaştırmayacak kadar genişti. Ayaklarının yanlarında kaçışan örümceklere aldırmadı bile. Yavaşça ilerledi. Zaten çok ta uzun olmayan tünelin sonuna vardığında, küçük bir odaya vardı. Yerdeki korkudan titreyen yaşlıca adama tiksinerek baktı. Yavaş ama uzun adımlarla adama doğru ilerledi. Babasına ihanet eden, annesi ve kardeşinin bunca yıllık kederlerinin sebebi olan adama baktı. Ne kadar da zavallıydı! Belki de dünyadaki en onurlu insanın ölümüne neden olan, kudretli ve merhametli birinin ölümüne neden olamayacak kadar zayıf. Zayıflığının sebebiyet verdiği zavallılığa hiç karşı çıkmadan yenik düşmüş ihtiyar. Korkudan titreyen elleri ve yaşlarla dolu gözleriyle Nick'in ayaklarına kapandı.
“Lütfen...”
Zaten titremekte olan sesi, asanın havaya kalktığını görünce daha da fazla titremeye başladı. Yalvarışlarının kendisini etkilemeyeceğini bilecek kadar bilge değil miydi yaşlı adam?
“Yalvarırım…”
Hiçbir tereddüt göstermeden asasının olduğu elini havaya kaldırdı. Bir yılanın başıymışçasına bunağa büktü. Aklından geçen tek şey Öldüren Lanet’ten ibaretti. Ama büyülü sözleri fısıldamadan önce düşündü. Acı çekmeyi hak etmiyor muydu? Krallara yaraşacak kadar çabuk bir ölümü hak edecek biri miydi?
“Crucio”
Bu sözleri tüm kalbi ve beyniyle kastederek fısıldamıştı. Acıdan haykıran ve havada kıvranan adama acımadan intikamın verdiği şevkle baktı. Birkaç dakika sonra her şey bitecekti. Yedi yıldır yüreğini kavuran arzu, nihayet bu akşam gerçekleşecekti. Fakat onca yıldan sonra, beynini kemiren soruyu sormadan yapamazdı:
“Bu günü geleceğini hiç mi düşünemedin? İhanetin bedelini yaşadığın sürgün hayatını ve tabi ki…” sesi daha da korkutucu bir hal almıştı.”acıyla dolu ölümünü?”
Beynindeki her hücre, yüreğinden kopan her yakarış ve kanından yavaşça akan kanı, tüm arzusuyla birlikte aynı şeyi söylüyordu. Asasını artık cevap vermeye bile cesaret edemeyen hainin göz yaşları eşliğinde kaldırdı:
“Avada Kedavra!”
Nick, aşağılık ihtiyarın artık ruhsuz olan bedeninin karşı duvara çarpışını izledi. Bunca yıllık arayışın, bunca yıllık arzunun nihayet amacına ulaşmasının verdiği haz duygusunu mümkün olabildiğince hissetti. Gözlerini yerdeki değersiz leşe çevirdi ve usulca fısıldadı:
“Huzur...”
O lanetli yerden yavaşça uzaklaştı. Ateşinin sönmesi için birkaç damla kana susayan yüreği artık yanmıyordu. Özlem, yerini huzura bırakmıştı. Yedi yıllık ızdırabın kefaretini ödetmenin verdiği zevk yüreğini okşuyordu artık. Hüzne yer yoktu. Acıya yer yoktu. En önemlisi: Hainin kalbinin durduğu an, Nick’in kalbi atmaya başlamıştı. İntikam huzur vericiydi. Yedi yıldır söylemek istediği kelimeler soğuktan çatlamış dudakların döküldü:
“Yaşıyorum…”