Andrew 'Andy' Osnard Karanlık Eşyalar Dükkanı Sahibi
Mesaj Sayısı : 23 Lakap : Andy Kayıt tarihi : 29/06/10
Rp Puanı Rp Puanı: (96/100)
| Konu: Heyecanlı Dakikalar. Perş. Tem. 01, 2010 4:58 am | |
| ( Evet, Başı Burada. Doğru Bildin )
Etrafına bakındı. Evet, burası daha önce birçok kez uğradığı Castel Cafe'nin terasıydı. Duvarlara gömülü işlemeli gümüşten şamdanlardaki siyah mumlar, ve etraftan sarkan örümcek ağları ve tozlu masalarıyla tam da daha önce hayalini kurduğu gibi biryerdi. Eğer Sihirli Eşya Dükkanı'nı satın almasaydı, burayı satın almayı planlamıştı. Ancak buraya istediği zaman cisimlenebiliyor ve rahatca kullanabiliyordu. Ancak sadece bir tane tabure vardı, zaten teras hiç kullanılmazdı genelde. Masanın üzerinden iki tane bakır kupa aldı ve yanında getirdiği şişelerden viskileri doldurdu. Ve oturması için tabureyi Seta'ya uzattı. Kendisi de masaya yaslandı ve konuşmaya başladı. Pekala. Bilirsin, ben karanlık taraftayım. Aslında duygusal birisi olmamalıyım, ama şu an kendimi hiç olmadığım kadar aydınlık hissediyorum. Bu korkutuyor beni biraz da. Ama sanırım, ben sana aşık oluyorum. Biliyorum neredeyse hiçbirşey yaşamadık, ama ben mavi gözlerinde Deniz'in sonsuzluğuna benzer sevgimin sonsuzluğunu görüyorum. Buna nasıl bir tepki verirsin bilmiyorum aslında, ama Seta, sanırım ben sana aşık oldum. Andrew elini uzattı ve Seta'nın ipeksi altın sarısı saçlarının bir tutamını eline aldı. Ah, ne kadar güzel saçları vardı. Ona güneşin altında parıldayan papatyaları anımsatıyordu. Oldumolası severdi Andrew papatyaları. Ancak bunu hiçkimse bilmezdi, zira o bir ölümyiyendi ve kulağa hoş ve sevimli gelebilecek hiçbirşeyle alakası olmamalıydı. Sonra gözlerini tekrar Seta'nın gözlerine kaydırdı. Masmavi gözlerinde bir kez daha kayboldu. Seta'nın gözleri titriyordu, Andrew'in de yüreği. Ne cevap vereceğini merak ediyordu Seta'nın, ancak korkuyordu da. Bak, Seta. Sadece düşünmeni istiyorum senden. Eğer kabul edersen, ben senin erkek arkadaşın olmak istiyorum. Böylece üç saattir içimde patlayan aşk volkanının ağzını bir nebze olsun mühürleyebilir, duygularıma bir nebze gem vurabilirim. Ne olursun, sadece düşün. Düşün ve bir cevap ver bu ruhuma. Çünkü daha önce hiç tatmadığı duyguları tattı şu 3 saat içinde. Andrew bunu söylerken saatine baktı. Saat gecenin ikisi olmuştu. Sonra derin bir nefes çekti içine, son nefesini çeker gibi. Sonra yeşil gölerini Seta'nın buz mavisine dönmüş gözlerine dikti. O an aklına Metamorfmagus olduğu geldi, ve göz rengini kırmızıya çevirdi. Seta'nın irkildiğini fark etti, ve gülümsedi. Düşünecek misin tatlım? | |
|
Sera Talia Wiénna Dırdırcı Editörü
Mesaj Sayısı : 22 Kayıt tarihi : 28/06/10
Rp Puanı Rp Puanı: (78/100)
| Konu: Geri: Heyecanlı Dakikalar. Perş. Tem. 01, 2010 5:21 am | |
| Onun hala sakin oluşundan metamorfmagus olduğunu anlamıştım. Ona bir cevap vermek istiyordum ama verecek bir cevabım yoktu. Ne hissettiğimi bilmiyordum, bir tarafım olmaz desede olur diyen yanım çok daha baskındı. Bir şeyler söylemek için ağzımı oynattım fakat sesim çıkmıyordu. Heyecandan küçük dilimi yutmuş olmaktan korkmuştum. Peki ya bunu yalnış bir cevap olarak algılarsa ? Sanki konuşmuş gibi dudaklarımı tekrar kapattım. Korktuğum şey başıma gelmişti gözlerini birden yere devirdi. Elini saçlarımdan çekti. Fakat bunu istemiyordum. Ona bir cevap vermeyi hiçbir şey kadar istememiştim. üçük bir durum değerlendirmesi yapacak olursam barda onun tek savaşmasına göz yumamamıştım. Ve beynimen önce atılmam için kalbim emir vermişti. Bu, onun hislerinin karşılıklı olduğunu gösteriyordu. Evet şimdi ben de anlıyordum. Andrew hissettiklerinde yalnız değildi. Hiç kımıldamıyordu. Belli ki yanıtın olumsuz olduğuna inandırmıştı kendini. derin bir iç çekti. nun böyle acı çekiyor gibi durması benim de canımı yakıyordu. Kendimi tutamayıp suratını avucumun içine aldım "Andrew, hislerin karşılıksız değil." kelimeler ağzımdan zor dökülüyor gibiydi. Söyleyebilmek için yalvarıyordum adeta. Acaba bu aşktan dolayı mıydı yoksa içki mi çarpmıştı ? Yoo, hayır. Hiçbir içki böyle çarpamazdı ve kalbimi böyle hızlı attıramazdı. İlk defa mutlulukla gülen bir ölüm yiyen görüyordum. Kollarımdan tuttu ve beni göğsüne yasladı. "Çok üşümüşsün." Evet üşümüştüm ama o benden çok daha fazla üşüyordu.
| |
|