Ad Soyad: Darlena Ellen Corradeo
Rp Yaşı: 20
Örnek Rpg:
Kayalıkların sert bitişi gibi yüreğime konan son acıyla gökyüzüne bakıyordum, yanaklarımdan akan sıcak gözyaşları unutmak istemediğimin bir işaretiydi. Dizlerimi kendime çektim, düşüncelerim beynimin içinde birer yankıdan başka bir şey değildi. Onun varlığı benim böyle olmamın baş nedeniydi belki de. Ellerim birer yumruk halinde dizlerimin üzerinde duruyordu. Saçlarım rüzgarın verdiği etkiyle elektriklenmiş ve sağa sola dağılmışlardı. Ellerimle gözümün önüne inen sarı saçlarımı kulaklarımın arkasına sıkıştırdım. Son bir kez daha iç çektim. Kayalıkların sonsuzluğuna bırakacağım acınası bir duygu vardı içimde, onu verip gidecektim. Bir daha almamak ve yaşamamak üzere. Ama onu içimden söküp atmak bu işin en zor parçası olacaktı belki de, bırakması kolay gelse de kaydırıp gönderecektim onu avuçlarımın içinden. Gözyaşlarımın yakıcı etkisiyle beraber. Ağlamaktan yanan gözlerimi kayalıkların ucu görünmeyen manzarasına diktiğimde gökyüzü derin maviliğiyle beni teselli ediyordu. Bulutlar başımda birer koruma gibi dikilmiş ve arkadaşlık yapıyorlardı bana. Kayanın sertliğinden tutulan belimi öne kaydırdım ve gerindim. Gözümün önüne gelen geçmişin acılı sırlarıyla dolan yüreğimle kendimi dizlerimle birleştirip bir kez daha ağladım. Hıçkırıkların tesellisi yoktu, bundan emindim. Sessizlik ürpertimi kabardıkça kötüye giden halimi dizginleme çabalarına girişiyordum ufaktan. Ağlamanın verdiği etkiyle sarsılan vücudum direncini kaybediyordu, ama çıkardığım içler acısı bir sesle güçlü olamazdım. Kafamı avuçlarımın arasından küçük bir kedi gibi çıkardım. Ellerim yanaklarımın sıcak ıslaklığında kaydı ve dizlerimde durup ayağa kalkmak için her zamanki görevde bulundular. Tutulan bacaklarım gerinmekte zorlandılar, dizlerimdeki acı tabanlarıma vuruyordu adeta. Kendimi sakat gibi hissetmemi sağlıyorlardı. Kalkamadığım gibi var olan acıyla oturma hissim artıyordu. Uzun bir kayaya elimi attım ve kalkma çabasına giriştim. İçimdekileri atma zamanı gelmişti ve ben ağlayarak ta olsa bağırarak bunları içimden sökecektim. Artık daha fazla bilerek acı çekmeye, istenmediğimi bile bile sevmeme gerek yoktu. Son kez ve son kez sevdiğim birini içimden atıyordum. Atmalıydım evet, imkansızlık kadar acınası bir şey yoktu benim için. Nefretin doğmasını istemeyerek olduğum yerde durarak anıların tazeliğinde bağırdım kayalıklara verdim sesimin bana geri dönen yankısıyla kendime geldiğimde ağlıyordum yine. Enerjimi yüreğimde topladığımda gırtlağımdan çıkan sesim acıyla son bulmuştu. Sevmeyecektim, istemiyordum. İstenmediğimi bilerek sevmeyi istemiyordum. Ben severken mutlu değildim ki, sevmeden mutlu olabilirdim belki. O benden nefret ederek mutluysa -ama ben öyle yapamasam da- bende sevemeden mutlu olacaktım. Kendime verdiğim sözü tutmak benim yapmam gereken sorumluklardan en başta gelen bir sorumluluktu. İstemsizce atan yüreğimde hissettiğim dışarı her an fışkıracağını tahmin ettiğim sevgiyi yok etmenin yeri ve zamanı burasıydı. Bunu damarlarımdan geçen her zehre kanın her damlasında bana bıraktığı izi de hissediyordum. Ona olan sevgim vücudumun doruklarında her saniye var olan bir duyguydu. Ama son bulması gereken bir duyguydu artık. Burada bu dakikada bitmesi gereken bir duygu. Kayalıkların soluna en uç zirveye doğru tırmandım, ayaklarım kendi kontrolümden çoktan çıkmış olsa da zorca adımlarımı atıyordum işte. En son attığım adımla zirvede duran kayanın yukarısındaydım, artık içimde dönen fırtınanın bırakacağı izlere hazırdım, koca bir nefes verdim. İçimdeki son ses uyarıdaydı sanki. İşte şimdi aşkımı bırakmanın zamanı gelmişti. Ama sesin öbür yanı dur işareti verir gibi içimde yalpalandı. Vazgeçmek isteyen tarafımla istemeyen tarafım savaşır gibi karşı karşıyaydılar şimdi. Korkudan yüreğim attı ve sese kulak ardı etmeden bağırdım. Sesim gırtlağımdan çıkarken gözyaşlarım yine beni yalnız bırakmadılar. Acınası sesim titreyerek bittiğinin işaretiydi. Yankılan ses duygularımdan bahsediyordu. Yalnızken bunları söylemek her şeyden iyiydi. Dürüstlüğüm böyle çıkıyordu işte.
'' Senden vazgeçtim işte, istemediğim şeyler yaptın bana. Yıllarca bana nasıl acılar çektirttin bir bilsen. Aşık olamazdım ben ama sen bunu başardın. Artık bunu başarmana izin vermeyeceğim. Tek kelimeyle; bitti. Aşkım son buldu. Bunları duyamayacaksın ama, zaten sana aşık olduğumu bile bilmiyordun. Ama olsun biliyormuşsun gibi davranacağım. Senin gibi acımasız olamasam da, sana acımasız olacağım '' Sesim son buldu ve titredi. Sel gibi biriken yaşlar boynumdan aktı. Onları sildim, öyle bir sildim ki artık bir damla bile onun için yaş aksın istemiyordum. Evet bitmişti, artık onu sevmiyordum. Bundan vazgeçmenin yolu içimdekileri atıp rahatlamaktı. Buraya gelip avazım çıktığı gibi bağırmamın asıl sebebi buydu. Manzaraya donuk gözlerimi çevirip, hiç atmadığım kadar güçlü bir kahkaha attım. Ağladıktan sonra ufak bir psikolojik gerilimin verdiği etkiydi. Saçmaladığımı fark ederek sustum. Duyguları karanlığa gömmüştüm artık. İstemediğim şeyleri daha fazla tutamazdım içimde. Rahatladığımı hissedebiliyordum artık. Bir yanım artık aşk duygusunun, en azından ona duyduğum aşk duygusunun gidişini düşünüyordu. Bir yanımda bir daha o duygunun beni bulup bulmayacağını. Düşünceler arasında bulutlara güldüm ve olduğum yerden kalktım. Artık mutlu olduğuma inandığım bir yolun başlangıcındaydım. Daha doğrusu inanmak zorunda olduğum. Ellerimi göğsümde birleştirip son kez baktım bu duyguları bıraktığım gökyüzüne yolumda ilerlerken söylediğim tek şey; unutmam gerekiyordu ve unuttum sözleriydi. Bu sözlerin sonunu getirdiğimde şunu biliyordum ki ona aşık olmak beklentilerimin öbür ucunda doğan bir duyguydu sadece…