|
|
| ~Kıvılcım~ | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Olivia Scarlett Isis 5. Sınıf Ravenclaw
Mesaj Sayısı : 101 Lakap : Oliv Kayıt tarihi : 03/09/09
Rp Puanı Rp Puanı: (92/100)
| | | | Olivia Scarlett Isis 5. Sınıf Ravenclaw
Mesaj Sayısı : 101 Lakap : Oliv Kayıt tarihi : 03/09/09
Rp Puanı Rp Puanı: (92/100)
| Konu: Geri: ~Kıvılcım~ Salı Eyl. 08, 2009 5:40 am | |
| Bir bakış, ufak bir göz kırpması ile başlayan masallar her zaman için mutlu bitmezmiş. Her bitişin bir başlangıcı olduğu gibi her başlangıcında içinde sakladığı bir bitiş vardır. Umutlar git gide azarlırken, Güneş üzerimize öyle bir doğar ki gökte aradığımızı yerde buluruz adeta. Büyük sevinçler daima büyük hüzünlerin ardında saklıdır ve bu hüzünlere göğüs geremeyenler hep yok olmaya, acı çekmeye mahkumdur. Bir anda çarpışan iki gözle yüreğe inen sıcaklık, hiç hissetmediğiniz kadar yumuşatır kalbinizi. Ama herşey, hiç bir şeyden haberiniz yokken başlar aslında. Bu planlar siz daha nefes almadan önce size biçilmiştir. Ondan kurtuluş olmaz. Karanlık yavaş yavaş siniyordu ağaçların yapraklarına. Yemyeşil doğa, yerini alacakaranlığa bırakırken etrafta dolaşan cadı ve büyücülerin çoğunluğu yanlarında hayat arkadaşlarıyla bu manzarayı izliyor, sevgi gösterisinde bulunuyordu. Olivia ise tüm bu saçmalılara iğrenen gözlerle bakarak içten içe bunu yapanlardan nefret ediyordu. Tüm ilgisini yürüdüğü yola vermeye çalışan genç cadı büyük bir hazla bu iğrençlik tablolarına gülüyordu, çarpık gülümsemesi ona ayrı bir hava katarken, gözleri içine hapsedici bakışlarına bürünmüştü tekrar. Giydiği topuklu ayakkabıların tıkırtıları güzündeki tebessümün biraz daha büyümesini sağlıyordu. Aşka ve bu tarz saçmalıklara inanmayan-sanat aşkı hariç- cadıyı büyük bir sürpriz bekliyordu bugün belkide... Zarif bedeni Almanya'nın sokaklarında, bir başına ilerliyordu. Bu durumu hiçte yadırgamıyordu, o yalnızlığına aşıktı. Kırılgan elleri, narin bir şekilde cafenin kapısını ittirdiğinde sağ ayağını içeriye attığı anda yükselen o topuk sesi tekrar büyük bir keyif vermişti Olivia'ya. Yüzündeki tebessümle beraber sürekli açılmakta olan elbisesinin eteğini tutarak içeriye girdi. Kapı artık kapanmış, aptalca gösteriler dışarıda kalmıştı. Derin bir nefes alarak, eteğini bıraktı. Artık açılmıyordu. Yavaşça boş gördüğü bir yere doğru ilerlemeye başladı, yüzündeki siyah makyaj ve kırmızı ruj onu bir kat daha kadınsılaştırmıştı. Gözlerini yavaşça kapatıp açtığında masumane yüzü tekrar onu elegeçirdi. Narin kız imajını bozmadan boş yere oturdu ve bir kadeh ateş viskisi rica etti. Viski önüne geldiğinde kadehi yavaşça kavradı ve dudaklarında o harika tadı bırakmadan önce bu mayhoş yapan sıvıyı kokladı. Yudumladıktan sonra geriye bıraktığı kadehin üzerinde kırmızı bir dudak izi çıkmıştı. Tek elini masanın üzerine koyan cadı parmaklarıyla ritim tutuyordu, eteğinin kaydığını hissettiği için diğer elini eteğinde ayırmıyordu. Gözlerinde beliren sıkılmış ifade ile beraber dudaklarıda büzülmüştü. Masanın üzerinde ritim tutmaya devam eden narin elinin, bileğinin sağ köşesinde gitar dövmesi vardı. Bu dövme kendi kendine oluşmuştu, gözleri dövmeyi süzerken sevgi gösterisi içerisinde boğulan bir çifte ilişen aklı, onun midesini kaldırmaya yetmişti bile. Büyük bir tiksinti içerisinde aptal bulduğu kişilere bakarak başını öbür tarafa doğru çevirdi. Omuzları aşağıya çökmüştü ve ritim tutan elin yorgunlukltan durmuştu. Dudaklarındaki bükülme aşağıya doğru kayıyordu. O sırada yanında hissettiği sıcaklıkla beraber bir büyücünün geldiğini anlamıştı. Büyücü alımlı bakışlarıyla ona bakıyordu ve o etkileyici sesiyle " Oturabilir miyim? " diyordu. Olivia baştan aşağıya süzdüğü büyücünün oturmasında bir sakınca göremiyordu. Başını evet anlamında sallayarak yüzündeki gülümsemeyi tekrar takındı. Tanıdık gelen simaya bakmaya başladı. Gözlerine baktığında yüreğinde değişik bir ateş hissetti. Olamazdı, gözlerini hemen kaçırdı ve yerdeki motifleri incelemeye başladı. Yanakları kıpkırmızı olmuştu bile artık çok geçti. | |
| | | James A. Truman Büyücü
Mesaj Sayısı : 24 Kayıt tarihi : 30/08/09
Rp Puanı Rp Puanı: (100/100)
| Konu: Geri: ~Kıvılcım~ Salı Eyl. 08, 2009 5:39 pm | |
| James yorucu bir günün ardından yıpranmış bedenini birkaç kadeh ateş viskisi ile ödüllendirmeyi planlamıştı. Havanın kasveti ruhunu daraltıyor, göz bebeklerinin kanlanmasına sebep oluyordu. Sarı saçları güneşin kendini insanların üzerinden çekip yerini aya bırakmasıyla kestanemsi bir renk almıştı. Güneş, James’in gözüne turuncumsu haliyle daha cazip geliyordu. Kavisli adımları ile yorgunluğunu atmak için Almanya’nın sokaklarında kaldırımların üzerini yavaş yavaş dövüyordu. Yolda ki insanları izliyor, “ Acaba tanıdığım biri denk gelecek mi? “ diye çaresizce, yalnızca bakınıyordu. Maalesef o bencil sokaklar yalnız bırakıyordu. Bir tarafı her zaman lal idi, her ümitsiz adımında gümüş kakmalı bir hançer saplanıyordu sanki kirlenmemiş yüreğine. Kendinden yonttuğu mağaranın içine gizleniyordu, saklıyordu duygularını. Yoktur sanıyordu sanki herkes onu, oysa o sadece bir suskunun yapması gerektiği işi yapıyordu. Tabiri caizse kendi içinde kayboluyordu. Derin ve manasız hayaller içinde adımlarken gözleri bir siluete takıldı. Güneşin batması James’in ilk defa hoşuna gitmiyordu. Adımlarını hızlandırdı siluete doğru. Çünkü tanıdık geliyordu her şeyi ile. Bir umut, bir tat belki de tatlı bir muhabbet bulacaktı. Atacaktı tüm sıkıntısını içerisinden. Fakat yetişemedi, siluet dört bir yanı ayrı motiflerle süslenmiş, gösterişli kapıdan içeri girmişti. James kapının önüne geldiğinde duraksadı. Zayıf bedeni kısa sürelide olsa koşturmaya dayanamıyordu. Zorlukla nefes alışverişi yapıyor, eli ile karnına sertçe bastırıyor, toparlanmaya çalışıyordu. Nefes alışını bozan öksürme seronomisine içinden lanetler yağdırıyordu.
Birkaç saniye soluklandıktan sonra doğruldu. Vakur bir duruşla içeriye girdi. Gözleri daha deminki siluetin sahibini aramaktaydı. Gözlerine Olivia ilişmişti birden. James sevinmişti. Onun sevdiği arkadaşlarından biri idi, ne kadar o öyle düşünmese de. James de bunun farkındaydı, fakat ciddiye almıyordu. Çünkü o Olivia’yı kaybetmek istemiyordu. Yavaşça ona görünmeden lavaboların olduğu yere doğru, sinsi ve çelimsiz adımlarla ilerlemeye başladı. İçeriye girdiğinde aynada kendini süzdü bir süre. Alnından terler yağmur çisesi gibi tek tek, yavaş yavaş akıyordu. James elini gümüş kaplamalı musluğa uzattığında birkaç saniye duraksamıştı ve “ Acaba yanına gitsem mi? “ diye zihninde gelgitler yaşamıştı. Gümüş kaplamalı musluğu yavaşça çevirdi. Gıcırtısı kulaklarını tırmalamış, bedeninin titremesine neden olmuştu. Büyük avuçlarında, havanın ısısı ile uyumlu olan suyu biriktirdi. Yüzüne hışımla çarptı. Gözleri kanlanmış ve yüzü solmuştu. Musluğu bir çırpıda kapadı ve elini kâğıt havludan bir parça kopararak kuruladı. Yumuşak bir dokuya sahip olan kâğıt havluyu elinde büküp hızlıca arkasındaki boşluğa doğru attı. Kararlı ve hızlı adımlarla lavabonun çıkışına doğru adımlamaya başladı, oradan kaçmak istercesine. Cafe’nin ortasına doğru geldiğinde gözleri Olivia’ya ilişti. Bu sırada çıkıp gitmek için karar vermiş ve uygulamakta ısrarcı bir tavırla ilerliyordu. Bu ani duruş dikkat çekmesini sağlıyor, var olan utangaçlığını daha da artırıyordu. Hızlıca adımlarının yönünü Olivia’ya doğru çevirdi. Olivia’ya daha da çok yaklaştığında eli ile masanın üzerinde kendi zihninde canlandırdığı bir ritmin ahengini yaşatıyordu. Kaprisli bir tavır seziyordu James, Olivia’da. “ Hep böyle miydi? “ diye mırıldandı kendi kendine. Olivia yorulmuş olacaktı ki ritim tutmayı bırakmıştı. O da üzgün görünüyordu.
James yanına gittiğinde Olivia hışımla başını ona çevirdi. Siyah makyajı ve kırmızı ruju onun buğdayımsı tenine farklı bir ahenk katıyordu ve albenisini artırıyordu. Son derece çekici ve aklı çelmeye birebir bir güzelliğe sahipti. Olivia, bakmasının ardından baştan aşağı onu süzdü. James şaşırmıştı, fakat yorgunluktan ayak bileklerinin sızladığını hissediyordu. Hiç beklemeden “ Oturabilir miyim? “ diye sordu. Olivia biraz duraksadıktan sonra evet anlamına gelecek bir şekilde başını salladı ve çehresinde oluşan gülümseme onu daha da sevimli yapıyordu. James oturduktan sonra Olivia daha dikkatli bakmaya başladı. Ne vardı bugün bu kızda? Birden bakışlarını yerdeki ustalıkla işlenmiş olan motiflere yönlendirmişti. Garip davranıyordu. James ona doğru yaklaştığında yanaklarındaki buram buram kırmızılığa aldırış etmeden “ Ne oldu, Olivia? Rahatsız olduysan kalkabilirim. “ dedi, tüm nezaketiyle. Bunu hiç istemiyordu, çünkü kendine bir arkadaş bulmuştu. Meraklı gözlerini daha fazla açarak bakışlarını Olivia’nın yüzüne dikti ve onun ne diyeceğini sabırsızlıkla bekliyordu… | |
| | | Olivia Scarlett Isis 5. Sınıf Ravenclaw
Mesaj Sayısı : 101 Lakap : Oliv Kayıt tarihi : 03/09/09
Rp Puanı Rp Puanı: (92/100)
| Konu: Geri: ~Kıvılcım~ Çarş. Eyl. 09, 2009 1:37 am | |
| Yerdeki motifleri büyük bir merakla inceleyen (çok büyük merak) Olivia, kızarıklığına hakim olamazken James ona neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. İlk defa böyle bir görüntü içerisinde görüyordu Olivia'yı. Çünkü, genç cadı genelde parti arkadaşlarıyla takılır ve bu tarz herkesin geldiği yerler yerine evlerinde partiler verirlerdi. Ancak o zamanlarda bu kadar kendisi olurdu, üstündeki tüm korumaları çekerek içindeki savunmasız kediyi ortaya çıkarırdı. Bir yandan hissettiği bu saçma, akıl karıştırıcı, heyecan verici duyguyla cebelleşirken; diğer yandan böyle görünmesinin çevrede ne tarz bir etki yaratacağını merak ediyordu. Tüm bunlar içerisinde soru işaretleri yaratırken, karşısındaki arkadaşı ona çekingen bir ses tonuyla yönelmişti. Onu rahatsız etmiş olabileceğini düşünüyordu. Evet aslında, içinde ki bu duyguları oluşturarak rahatsız ediyordu ama yanından gitmesini istemeyecek kadar aptalca bir rahatsızlıktı bu. " Ne oldu, Olivia? Rahatsız olduysan kalkabilirim. " Dudaklarından dökülen bu sözlerle anlatmaya çalışıyordu tedirginliğini karşısındaki kızarmış kıza. Olivia ise gözlerini yerden çekmek ve çekmemek arasında büyük bir çelişki içerisinde kalmıştı. Orada yaşadıkları belkide ilk defa böyle hissetmesini sağlıyordu. Bu küçükken dayısına hissettiklerinden daha da acı verici ve bağlayıcı bir şeydi. Kelimelerle anlatılamayacak türden ama karşısındaki kişi için durumun nasıl olduğu belli değildi. İlk görüşte bu tarz saçmalıklara inanmak istemeyen genç cadı dudaklarını sağa sola oynatarak gözlerini yerden kaldırdı. James'in o ona aptalca çekicilik veren suratına bakıyordu artık. Derin bir nefes alarak normal bir ses tonu takındı. Yüzünde karışık bir ifade bezenmiş mimikleri, kafasının karışık olduğunu dışarıya vuruyordu. Ama içerisinden asla o aptal üç harfli duyguyu geçirmiyordu. Çünkü ona göre böyle bir duygu yoktu. " Yok, ne rahatsızlığı. Nasılsın? Tatil nasıl gidiyor? " Konu belirlemeye çalışan Olivia, aslında kimsenin bu tarz durumları umrunda olmadığı halde ona bunları soruyordu. Bugün kendinde mi değildi, yoksa gün Olivia'ya karşı nefret mi besliyordu? Ağaçların karanlık sizmiş yaprakları, Olivia'ya öfkeli miydi? Rahatsız etmediğini anlayan James'in cevap vermesini beliyordu. Dudaklarına götürdüğü ateş viskisinde ağzında harika bir tat bırakarak yudumladıktan sonra, tekrar kadehini masaya indirdi. Parmakları tekrar ritim tutacakmış gibi duruyor, yüzündeki o kırmızılık yerini her zamanki beyazlığa bırakıyordu. Saçma düşüncelere savaş açan yüreği, farkında olmadan aşık olmaya başlamıştı. Olamazdı, böyle düşünceler ve hisler ona göre değildi. Kalbi o kadar güçlü değildi, aşık olup aptalca bağlanmak ona işkence gibi geliyordu. Bir mazoşist olduğu kesindi belki ama bu denli aptalca bir sebeple acı çekmek istemiyordu. Olmayan bir duyguya inanmak oldukça büyük bir saçmalık değildide neydi? Saçma duygular, saçma insanlar ve saçma mekanlar... Olivia'yı içine çekmeye başlamış bu üçlü hiç alışmadığı için ona tehlikeli geliyordu. Şuanda evinde olup, sıcak yatağında sıcak çikolata içerek kendinden geçene kadar gitar çalmayı o kadar isterdi ki... Ya da elinde en ağır elektro gitarla, aşk duygusunu keşfeden budalanın kafasına darbeler indirmeyi. Bunları düşünürken yüzünde oldukça sevimli bir gülümseme belirdi. İşkence planları ona oldukça çekici geliyordu her zaman için. Bunalıma girip, günlerce ağlamak ona göre değildi. Asla içinde de saklayamazdı. Peki şimdi ne yapacaktı ? Kendini inanmadığı bu duyguya itmemeye çalışırken daha da yaklaşıyordu adeta. Kalbinde bilinmeyen bir acı ve mutluluk hissediyordu, ne olduğunu bilmiyerek aklında işkence planlarını kurmaya devam etti... | |
| | | James A. Truman Büyücü
Mesaj Sayısı : 24 Kayıt tarihi : 30/08/09
Rp Puanı Rp Puanı: (100/100)
| Konu: Geri: ~Kıvılcım~ Perş. Eyl. 10, 2009 12:27 pm | |
| James bütün olgularını birleştirmiş bir biçimde Olivia’nın bedenine dikmişti bakışlarını. Aralarında bir sorun mu vardı? İstemeden kalbini mi kırmıştı? Bu düşünceler arasında gidip gelirken birden Olivia " Yok, ne rahatsızlığı. Nasılsın? Tatil nasıl gidiyor? " kelimelerini dudakların arasından dışarıya yaymıştı. Bu sözler James’in düşüncelerini bölmeye tam etkili olmamıştı. Titrek ve sarımtırak sesi her şeyi anlatıyordu. James sezilerine güveniyor olduğundan, Olivia’nın onunla ilgili sorunları olduğuna muhakkak emindi. Kendini sabitlemiş yüzünde merak içeren bakışlarla Olivia’nın çehresini inceliyordu. Garip davranıyor olabilirlerdi, ikisi de. James’in bu dalgınlığı Olivia’nın ateş viskisinin bulunduğu kadehi dudaklarının arasına götürmesi ile bozulmuştu. Yüzünde sinsi bir gülümseme ile garsona “ Bir tane ateş viskisi! “ diye bağırdı. Ardından bakışlarını Olivia’nın beyaz tenine dikmiş vücudunu süzerek “ İyi gidiyor. Senin nasıl? “ dedi. Bu sırada garson içkisini getirmişti. Ne kadar da hızlılardı. James viski kadehini eline aldı ve Olivia’ya uzatarak “ Bu senin içtiğin gibi içilmez! “ dedi ve kadehi ağzına götürdü. Nefes almadan bir çırpıda yudumlamaya başlamıştı. Kadehin sonunu gördüğünde ciğerleri ve midesindeki oluşan yanmayla baş etmek için derin derin nefes alıyor gözünden akan yaşlara aldırmıyordu. Hevesli bir sesle “ Gördün mü? “ dedi. Olivia’nın belki de ilgisini çekmeyi başarmıştı… Olivia ya bakışlarını değiştirmiş ya da James ilk kadehi fondip yapmanın verdiği sükûnetin dalaletine kapılmıştı. Gözlerindeki kızarıklık ile Olivia'ya bakıyor sürekli gözlerini kapatıp açıyor genzinin verdiği acı ile derin derin nefesler alıyordu...
| |
| | | Olivia Scarlett Isis 5. Sınıf Ravenclaw
Mesaj Sayısı : 101 Lakap : Oliv Kayıt tarihi : 03/09/09
Rp Puanı Rp Puanı: (92/100)
| Konu: Geri: ~Kıvılcım~ Cuma Eyl. 11, 2009 11:43 am | |
| İyi olduğunu söyledikten sonra bir anda işaret ettiği barmenden ateş viskisi isteyen James, Olivia'ya dönmüş ve o viskinin öyle içilmeyeceğini söylüyordu. Gelen viski ile beraber cadının gözüne uzattığı dolu kadehi bir yudumda dibine indirdikten sonra havalı bir şekilde baktı ona. Olivia'nın sol kaşı tekrar havaya kalkmıştı, yüzünde oluşan o çarpık gülümseme ile ona delici bakışlarını savurdu. Sesindeki rakip olan tona bürünerek kadehini dudağına götürdü. Bir dikişte kalanını bitirdikten sonra yüzündeki ifadeyi bozmadan sağ elini havaya kaldırarark bir kez şıklattı. Gözleri hala James'e bakıyordu. Barmen ne yapacağını anlamış bir şekilde iki ateş viskisi daha getirdi. Olivia tehditkar ses tonula " Hadi öyleyse görelim sizi, ne kadar içebileceksiniz beyefendi? " Yüzünde büyük bir kendinden eminlik vardı. Masanın üzerinden aldığı kadehi dudaklarıyla buluşturdu ve bir kerede tüm kadehi bitirdi. Hiç zorlanmışa benzemiyordu, onu geçebileceğine emindi. Bir kaç kez daha tekrarlanan bu viski isteme olayı artık Olivia'nın gözlerinin kayması ile sona doğru geliyordu ve James'te hiç iyi görünmüyordu. Yüzünde aptalca bir gülümseme belirdi " Kaç tane içtiğimizi saydın mı James? Sanırım başım dönmeye başladı. " Sarhoş olduğu her halinden belli oluyordu. Patlattığı kahkahayla seside mayışmış olan bu cadı tekrar kolunu masaya koymuş ve başını koluna bırakmıştı. Gözü birden saate ulaşan genç cadı, " Ops " diyerek tekrar şaşkın ifadeye bürünen yüzünü gülümsemeye bıraktı. Gitmeleri iyi olacaktı ama çokta geç değildi, eve döndüğünde annesi kim bilir ona ne yapacaktı, sanki umrundaymış gibi... Yavaşça yerinden kalktı ve masanın üzerine içtikleri kadar viski karşılığı galleon bırakarak kapıya doğru ilerlemek için James'e son bir kez baktı. " Hoşçakal James... " diyerek mekandan dışarıya çıkmak için o kocaman kapıdan dışarıya çıktı.
Karanlık bastırmıştı ve ne kadar hızlı geçtiğini anlamadığı zaman onun aleyhine ilerliyordu. Umursamıyordu bile bunu, arkasından gelen adımları duyuyordu yalnızca. Başını çevirdiğinde orada James vardı, yalnızca bir şeyler kekelediğini görüyordu badem gözleri. Ayakta durmaya zorlanan bedeni, gözlerinin ara ara kapanıp açılmasına engel olamıyordu. Neydi bu kalbinde olan saçmalıklar? İçindeki bir duygu onun James'e sarılmasını istiyordu ama bunu yapamazdı. Oldukça sebepsizdi bunun için. Onu seviyor olamazdı, aşk olamazdı bu duygu. Yanına doğru ilerleyen büyücüyü tepeden tırnağa süzerken sol kaşı tekrar havaya kalkmıştı. Yüzüne gelen saçlarını yavaşça eliyle çekerek kulağının arkasına iliştirdi. Fakat salise kadar kısa bir sürede tekrar önüne düştüler, üfleyerek gitmelerini sağlamaya çalışıyordu. James'ten başka bir şey görmek istemiyordu o anda... | |
| | | James A. Truman Büyücü
Mesaj Sayısı : 24 Kayıt tarihi : 30/08/09
Rp Puanı Rp Puanı: (100/100)
| Konu: Geri: ~Kıvılcım~ Çarş. Eyl. 16, 2009 12:47 am | |
| Her şey gayet güzel gidiyordu. James mutluydu, eğleniyordu. Küçük bir iddialaşma kol geziyordu etrafta. Havanın ılımanlığı daha da sıcak bir hal almıştı. Art arda kadehler boşalıyor, zihinlerini yönetme mücadelesi daha da çetin bir sürece giriyordu. En sonunda ikisi de dayanamayacak bir durumun içine girmişlerdi. “ Kaç tane içtiğimizi saydın mı James? Sanırım başım dönmeye başladı. ” demişti, Olivia kadife bir ses tonu ile. Ardından elini masaya dayadı ve başını eline yasladı. James onu süzüyordu. James, Olivia’yı bir veela gibi görüyordu. Büyüleyici güzelliği alkolün etkisinden midir bilinmez James’i etkilemişti. Bu süre zarfı Olivia’nın bakışlarını saate kaydırması ile bozulmuştu. Birden “ Opps! “ diye bir tepki verdi. Yavaşça ayağı kalkmıştı. James gideceğini anlamıştı. Yüzü asılmış, tüm neşesi bir anda karanlığın kasvetinde boğulmuştu. James öylece durmuştu, bu güzel anın bittiğine inanamıyordu. Olivia masaya galleon bıraktı ve " Hoşça kal James... " demişti. James bu durum karşısında birden toparlandı. Elini cebine attı aynı miktarda para çıkardı ve masaya bıraktı. Olivia’nın koyduğu parayı masadan aldı ve ayaklandı. Olivia kapıdan çıkmıştı bile. Ona yetişmek için daralan nefesi ile kapıya doğru koştu. Ona hoşça kal bile diyememişti. Hem gitmesini de istemiyordu. Dışarıya çıktığında güneşten eser kalmamıştı. Ne çabuk geçmişti zaman, Olivia’nın yanında. Hızlıca ona doğru koşuyordu. Olivia birden korkmuş olacaktı ki hızlıca arkasını döndü… James yavaşlamıştı artık adımları normal bir şekilde birbirinden uzaklaşıyordu. Olivia’ya doğru birkaç adım daha attığında kekeleyerek “ Sanırım, paranı… Unuttun. “ dedi. Ardından ona doğru adımlarını biraz daha ilerletti ve cümlesine devam etti “ Gitme, Olivia… Sana ihtiyacım var. Bırakma beni yalnız! “ dedi titreyen bir sesle. Rüzgar esiyordu Olivia’nın karşısında James’in suretinden terler boşalıyordu. Bir boşluktaymışlar gibiydi. Etraflarında hiç kimse, hiçbir şey, hiçbir varlık yoktu. Para olan elini Olivia’nın eline doğru götürdü ve parayı eline iliştirdi. Elinin çevresini kavramıştı. Sıcacık ve yumuşaktı. İkisi de titriyordu. James azarlanacağından korkarcasına “ Kalacak mısın? “ diye sordu. Düzensiz olan nefesi iyice vurdumduymaz olmuş, istemsiz olarak artış yaşamıştı. Acaba ne cevap verecekti? James bu sorunun aklında yarattığı bunaltıyla Olivia’nın yüzüne bakıyordu. Yüzünün her ayrıntısını inceliyordu. Badem badem gözleri, düzgün ve pürüzsüz yanakları, ıslak dudakları, ikide bir gözünün önüne gelen saçları… Her şeyi ile mükemmeldi. Diğer eliyle Olivia’nın saçlarına uzanarak, yüzüne gelen kısmı geriye doğru ittirdi. Bu sırada saçlarının yumuşacık bir ipeğe benzediğini fark etti. Elini hiç çekmek istemedi fakat utanıyordu. İlk defa bir kişiye farklı duygularla yakınlaşmıştı…
| |
| | | | ~Kıvılcım~ | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|