Sébastien Cadence Clemenceau
23
Sabah uyandığında dadısı beşinci yaş günü için Cathleen’i hazırlamaya başlamıştı. Ancak Cathleen ne doğum günlerini ne de evin her tarafını kaplayan balonları umursuyordu. Onun tek isteği bir an önce abisinin yanına gidip onunla oynamaktı. Hemen üzerini giyinip merdivenlerden koşarak indi. Abisini nerede bulacağını biliyordu. Bahçeye çıktığında hızla “Gizli Köşe”lerine yöneldi. Orası için abisiyle birlikte bu adı bulmuşlardı. Kimsenin dikkat etmediği, bahçenin arka taraflarında kalan, üstünü çalıların örttüğü bir çukurdu burası. Bütün sevdikleri oyuncakları buraya doldurmuşlardı. Onlar için “Gizli Köşe”leri evin en güzel köşesiydi. Bazen saatlerce burada oyalanır annelerinin çağrısını duymazlardı ya da duymazdan gelirlerdi azar işiteceklerini bile bile. Ama kızılan kişi genelde Cathleen değil Chris olurdu. Babalarına göre sadece ortadan kaybolduklarında değil her konuda suçlu olan abisi Chris’ti. Cathleen o zamanlar abisiyle ilgili gerçeği bilmediği gibi babasının abisine karşı olan bu garip davranışlarını da önemsemiyordu.
…
Yıllar geçtikçe Cathleen abisi Chris’e daha da bağlanıyordu. Abisinin yanında kendini tam anlamıyla iyi hissediyordu. Onun en büyük sırdaşı, en yakın arkadaşı olmuştu. Ancak son zamanlarda Chris farklı davranmaya başlamıştı. Zaman zaman sebepsiz yere durgunlaşıyor, bazen de olmadık şeylere sinirlenip bağırıp çağırıyordu. Cathleen sorunun ne olduğunu öğrenmeye çalıştığındaysa aynı cevapla karşılaşıyordu.
“ Bir şeyim yok Cathleen.”
Cathleen de daha fazla üstüne gitmemeyi tercih ediyordu onu üzmemek için. Ama Chris’in eski neşesi yoktu. Onu böyle görmek Cathleen’i de üzüyordu. Sebebini bir bulabilse… Oysaki cevabın çok gecikmeden onu bulacağını bilmiyordu.
Bir gün abisiyle anne ve babasının tartışmasını duyduğunda her şey aydınlandı Cathleen için. Sabahın erken saatleriydi. Büyük bir gürültü Cathleen’in uyanarak yatağından kalkmasına neden oldu. Sesler alt kattaki kütüphaneden geliyordu.
“ Philip bunları konuşmanın zamanı değil şimdi!”
“ Mariana sen hiç karışma!”
Neler olduğuna hiç bir anlam verememişti Cathleen. Annesiyle babası tartışıyor gibi görünüyordu. Ama sonra abisinin –her zaman Cathleen’e sıcaklık veren- sesini duydu.
“ Bırak anne! Ne istiyorsa söylesin yüzüme karşı. Ben de merak ediyorum artık.”
Abisinin sesi hiç olmadığı kadar sert ve kararlı çıkıyordu. Onu hiç böyle duymamıştı Cathleen. Çünkü Chris ona karşı hep neşeli, sevecen bir tonda konuşurdu. Aşağıda gergin bir ortam varmış gibi görünüyordu. Cathleen inip inmemekte tereddüt etti. Ancak konuşmanın devamını duyduğunda inmemekle doğru bir karar verdiğini anladı.
“ Seni evimde barındırmamın tek sebebi ailemizin adını lekelememekti ama yetti artık! Sen bu ahlaksız annenin Antoine denen herifle ilişkisinin sonucusun ve ben artık böyle bir rezilliği burada saklayamam. Git ne halin varsa gör!”
Cathleen duydukları karşısında şaşkına dönmüştü. Hem annesi hem abisi hakkındaki gerçekler… Ve babasının öfkesi… Daha önce de sinirli hallerini görmüştü ama böylesi ilk defa oluyordu. Tüm tereddütlerini bir kenara bırakıp hemen sabahlığını giydi ve aşağıya indi. Kütüphanenin kapısı aralık duruyordu. Cathleen biraz daha yaklaştı. Artık koltuğa yığılmış olan annesini ve ayakta duran babasını görebiliyordu. Chris’e baktığında onun öfke saçan bakışlarının bir babasına bir annesine kaydığını gördü. Daha sonrasında olanlarsa Cathleen’in aklından asla silinmeyecekti.
“ Dur bakalım!”
Cathleen Chris’in odadan çıkmak için kapıya doğru gelmesini nefesini tutmuş bir şekilde seyrediyordu. O sırada babasının gür sesi tüm evi kapladı. Eğer Cathleen o an konuşacak cesareti kendinde bulabilseydi “Yapma!” diyecekti, “Chris sakın durma!”. Ama yapamadı. Olacakları korku dolu gözlerle seyretmeye başladı. Chris durup arkasına baktığında daha ne olduğunu bile anlamadan babasının eli yanağıyla buluştu. O anda Cathleen’in yanağından süzülen bir damla yaş intikamın altına atılan imzaydı. Bacaklarının tutmadığını hissediyordu Cathleen. Koridorda olduğu yere çökerek yaşlı gözlerle Chris’in önünden koşarak geçmesini izledi. Kapının çarpma sesini duyduğunda gözyaşlarına hıçkırıkları da eşlik etmeye başlamıştı.
Chris gittikten sonra ev Cathleen için bir zindana dönüştü. Gülmüyor, konuşmuyor, çocukluklarındaki “Gizli Köşe”lerine bile gitmiyordu artık. Kafasında sadece alacağı intikamın tohumlarını yeşertiyordu. Babasından mı, annesinden mi yoksa hayattan mı alacağını bilmediği intikamın tohumları…
Chris’ten ilk haber geldiğinde piyano dersindeydi. Dersi yarıda bırakarak Madam’ın sözlerine aldırmadan odasına koştu. Kısa bir nottu ama Chris’ten haberler içeriyordu. Cathleen bu kısa notu okurken iki yıldır kuruduğunu zannettiği gözyaşları tekrar akmaya başladı.
Cathleen,
Biliyorum şu anda bana çok kızgınsın, belki haklısın. Ama evden çıkış anındaki öfkem hala beni yönetmeye devam ediyor. Kendimi kandırılmış gibi hissediyorum. Her neyse, beni merak ettiğini düşündüğüm için, sadece senin için bu notu yazdım. Evden ayrıldıktan sonra babamı bulmaya karar verdim. Uzun süre hiçbir şey bulamadan dolaştım. Bulduğumda çok geç olmuştu. Onu hiç göremedim, sadece bana arkadaşlarının verdiği bir resmi var elimde. Onun hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorum ve biliyor musun Philip’in gerçek oğlu olmadığıma gerçekten seviniyorum. Seni de ondan bir an önce kurtarmak istiyorum.
Yakın bir zamanda görüşmek dileğiyle…
Chris
Abisi için gerçekten üzülmüştü Cathleen. Hayal kırıklığı… Bir insanın bütün yaşam gücünü alıp götüren şey değil miydi zaten…
Notu katlayıp cebine koydu. Gözlerini elinin tersiyle sildikten sonra odasından çıkarak aşağıya indi. Nereye gitmek istediğini çok iyi biliyordu. Havanın soğuk olmasına aldırmayıp doğruca bahçeye yöneldi.
…
Chris’in gönderdiği ilk notun üzerinden çok uzun süre geçmişti. Cathleen merak etse de artık abisi için endişelenmiyordu. O kendi yolunu bulmuştu. Hayatta bir amacı vardı Cathleen’in sahip olmadığı. Onun tek yaptığı şey abisini düşünmekti. Sabahtan akşama hatta gece rüyalarında bile abisini düşünüyordu. Babasının tokadı ve Chris’in evden çıkıp gidişi aklından çıkmıyordu. Her ne kadar Philip ona çok iyi davransa da Cathleen de abisinin yolundan gitmeye kararlıydı.
Chris’ten aldığı son notun üstünden aylar geçmişti. Bu arada Cathleen’in hayatında hiçbir değişiklik olmamıştı. Sadece Philip evde eskisine kıyasla daha neşeli geziyordu. Cathleen de bu yüzden mümkün olduğunca ondan uzak durarak hayatını sürdürmeye çalışıyordu. Annesi ise gün geçtikçe oğlunun hasretiyle biraz daha çöküyordu üzüntüden. Bütün bunların arasında sadece abisinden gelecek bir haberin beklentisiyle yaşayan Cathleen…
İkinci notu bir akşamüstü bahçede dalgın dalgın dolaşırken aldı. Tam temiz havanın tadını çıkarmaya başlamıştı ki uzaklardan süzülerek gelen hüthüt kuşunu fark etti. Notu kuşun bacağından kapıp eve koştu. Heyecanla neler yazdığını öğrenmek için odasına kapandı. Onu özlediğinden bahsediyordu. Biraz da neler yaptığını anlatmıştı. Mektubun sonuna kadar Cathleen onun da kayda değer şeyler yapmadığını düşünmüştü. Son satıra geldiğinde bir süre durakladı. Doğru okuduğundan emin olmak istiyordu.
“ Cathleen bilmeni isterim ki sonunda Karanlık Lord’un ordusuna katılma şerefine eriştim.”
Ölümyiyen…
Cathleen içinden bu sözcüğü tekrar edip duruyordu.
Chris bir ölümyiyen öyle mi?
Abisinin yazdıklarına inanamıyordu. Nefretinin bu kadar büyük olduğunu o bile tahmin edememişti. Ama Cathleen karar vermişti bir kere. Ne olursa olsun hayatta en çok güvendiği kişinin, abisinin, yolunu izleyecekti. Belki yavaş, ama emin adımlarla…